NELER ÖĞRENDİLER
Üniversite Öğrencilerinden Mektup
Esselamu Aleyküm Muhterem Efendimiz,
“İnsanlara teşekkür etmeyen kimse, Allah’a şükretmiş olmaz.” hâdis-i şerîfi mucibince, sizi tanıdığımızdan bu yana üzerimizdeki değerli emekleriniz için üniversiteli arkadaşlar adına şükranlarımızı âcizane ifade etmek istedik. Sürç-ü lisan ettiysek affola.
- Bizi Müslümanlar olarak yaratan, Habib’ine (s.a.v) ümmet olma lütfunu bahşeden, bu ümmet içerisindeki ehl-i sünnet cemaatine ve İmam-ı Azam’a tabi olmayı nasip eden Cenab-ı Hakk’a daima hamd ve şükr içinde olmamız gerektiğini,
- O (c.c.)’nun rızasını her şeyin üstünde tutmamız gerektiğini,
- Bu rızaya ulaşmak için de O Nebi-yi Muhterem (s.a.v.)’e tabi olmamız gerektiğini, her hususta sünnetine riayet edip dişimizle, tırnağımızla sımsıkı yapışmamızı, emrettiklerine uyup nehyettiklerinden kaçınmamızı, sevdiklerini sevip sevmediklerine buğzetmemizi, dostlarına dost düşmanlarına düşman olmamızı,
- Her işte ölçünün Resulullah Efendimiz (s.a.v.) olduğunu,
- Ashab-ı Kiram (r.a.e.) efendilerimizin her birinin erişilmez faziletlerini zihinlerimiz kavramakta zorlansa da en azından hayal edip, bizler için en büyük örnekler olduklarını ve hepsinin yanında komutan karşısındaki er gibi olmamız gerektiğini,
- “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadîs-i şerîfi mucibince ehl-i beyti, ezvac-ı tahiratı, ashab-ı kiramı, mezhep imamlarını, İmam-ı Azam Efendimizi ve evliyaullahı çok sevip onlarla beraber olmayı arzu ederek, onlara karşı hiçbir zaman haddimizi aşmamamız gerektiğini,
- Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) başta olmak üzere sahabe-i güzin efendilerimiz için hüzünlenip ağlayabilmeyi, onlara yapılan hiçbir saygısızlığı kabul etmeyip Efendimiz (s.a.v.)’in buyurduğu üzere; yapabiliyorsak elimizle, yapamıyorsak dilimizle müdahale etmeyi, onu da yapamıyorsak en alt mertebe olan, kalbimizle buğzedip oradan uzaklaşmamız gerektiğini, özellikle Hz. Ebu Bekir (r.a.), Hz. Ömer (r.a.), Hz. Osman (r.a.), Hz. Ayşe (r.anha)’ya dil uzatıp iftira atanlara karşı uyanık olmamız gerektiğini, Hz. Ali (r.a.) efendimizle Hz. Muaviye (r.a.) arasındaki ihtilafın ictihad farkı olduğunu ve bu hususta yorum yapma hakkımızın olmadığını,
- Tarikatın nâ ehil kimseler tarafından asıl amacından saptırıldığını, halbuki tarikatı, İmam Gazali Hazretleri’nin buyurduğu gibi “Şeriat billur bir vazo, vazonun içindeki bal İslam’ın hakikati ve bu balı yemenin yolu da tarikattir” şeklinde anlamamız gerektiğini,
- “Bir mezhebe tabi olmaya gerek yok, herkes içtihad yapabilir” diyenlere karşı; mezheblerin İslam’dan ayrı birer müessese olmadığını, dört hak mezhep imamının ilminin silsile olarak Efendimiz (s.a.v.) dayandığını, mezhebler arasındaki farklılıkların hadîs-i şerîfte “Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır” olarak buyrulan rahmet olduğunu ve ancak bu zatlardan birinin yolundan giderek Hak yolda olabileceğimizi,
- Efendimiz (s.a.v.)’e îmân etmeden de cennete gidilebileceğini iddia edenlerin ömür boyu La ilahe illallah deseler de Muhammed-en Resulullah demeden cennete giremeyeceğini,
- Efendimiz (s.a.v.)’in, Cenab-ı Hakk’ın zâtı hakkında düşünmemizi yasakladığı halde bazı kimselerin Allah (c.c.)’nun zâtı hakkında yorum yapacak kadar ileri gittiklerini,
- Dünyada İslam adına çalıştıklarını savunan terör örgütlerinin aslında beyne’l minel güç teşkilatları tarafından kurulmuş olduğunu ve İslam’la hiçbir alakaları olmadığını,
- Ehl-i sünneti içten yıkmaya, bizi İslam’ın özünden uzaklaştırmaya çalışan tüm bu tahrif hareketlerine karşı çok dikkatli ve uyanık olmamız gerektiğini,
- Fıkıh kitaplarından başlayıp, çokça okuyarak dinimizi öğrenmemiz gerektiğini; tarihimizi doğru anlatan kitaplardan da tarih okuyarak iyi bir tarih şuuruna sahip olmamız gerektiğini,
- Kur’an Kerim’in mealini hüküm çıkarmak için değil, namazda okuduğumuz sureleri düşünmek için okuyabileceğimizi ve ehl-i sünnet âlimlerinin tefsirlerinden istifade etmemiz gerektiğini,
- İslam’ın aksiyon değil, amel dîni olduğunu, kitle psikolojisiyle yapılan bazı eylemlerin bizleri deşarj ettiğini ve Müslümanlar olarak bizim şarj olmaya ihtiyacımız olduğunu,
- Mehdi-Âli Resul hazretlerinin geleceği gün için çok çalışıp onun ordusunda olmak için dua etmemiz gerektiğini,
- Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s) Efendi Hazretleri’nin bize nasihat ettiği beş şey olan; az yiyip oruç tutmaya, zikrullaha devam etmeye, teheccüdde kalkmaya, salih ve sadıklarla beraber olmaya, ibadet ve duayı huzur ve huşu içerisinde yapmaya her zaman çaba göstermemiz gerektiğini,
- En gerisinde bile olsak Müslümanların içinde bulunmanın şerefinin bize yettiğini,
Ve daha nicelerini, bizlere gerek İstanbul’a teşriflerinizde, gerek Cuma sohbetlerinizde gerek anlattıklarınızı kendi hayatınızda bizzat tatbik ederek öğrettiğiniz gerek bizleri umreye götürerek, Medine’de yaşama arzumuzu güçlendirdiğiniz için zat-ı alinize sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Tüm bunları sağlık sorunlarınıza rağmen gerçekleştirip İslâmi gençliğin yetişmesine büyük hassasiyet gösterdiniz. Üzerimizdeki emeğinizi ve hakkınızı asla ödeyemeyiz. Allah sizi başımızdan eksik etmesin. Size ve Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretlerine hakkıyla evlat olabilmemiz için duanızı talep ediyoruz. Cenab-ı Hakk’tan, bizleri, sizin ve Efendi Hazretleri’nin yanında, Firdevs cennetinde, aşığı olduğunuz Resulullah Efendimiz (s.a.v.)’in sofrasında, Cemalini çokça seyreden zümreden etmesini niyaz ediyoruz. Âmin.
2014 – İstanbul
MUHTEREM
ÖMER ÖZTÜRK’ÜN
MÜSLÜMAN GENÇLİĞE VASİYETİ
“Bismillâhirrahmânirrahîm
Hamd, kâinatın mutlak sahibi, yaratılışta herkese hakkını veren Allah (c.c.)’yadır. Salat ve selâm, hakkında,
‘Habibim sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım’
buyurulan, âlemlere rahmet vesilesi Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerinin üzerine olsun. Allah (c.c.)’nun rahmet ve bereketi, ehl-i beytin, güzide ashabın, onları seven, nurlu yolunda gidenlerin üzerine olsun.
Cenâb-ı Hakk’ın, ‘
Habibim; de ki Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı örtsün’
diye açıkça beyan ettiği ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerine her konuda tâbi olmayı Müslüman kendisine şiar edinmelidir.
‘Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik’
ayet-i kerimesindeki sır, bizleri derin bir tefekküre sevk etmelidir.
Mü’min kişi, Resûlullâh (s.a.v.)’e bütün hâl ve hareketleriyle tam olarak uymak mecburiyetindedir. İslâmiyet, Peygamberimiz (s.a.v.) ile tebliğ edilmiş ve yine O (s.a.v.)’inle kemale ermiştir. Yani ilahi rahmetin tecellisi yine burada ortaya çıkarak, İslâmiyet’in kâinata yayılması Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in yüzü suyu hürmetine gerçekleşmiştir.
İslâm, sözlerde ve eserlerde kalıcı bir manzume değildir. Bir hayat nizamı, yaşam tarzıdır.
Nefisleri ve bütün azaları Resûlullâh (s.a.v.)’in hayatına göre aynı usulle terbiye etmeliyiz. İslâm gençliğinin metot tartışmaları ile kaybedecek vakti yoktur. Bunun için her fert, her mü’min, özellikle Müslüman gençlik, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerini, giyinişleri, oturuşları, yürüyüşleri, konuşmaları, yemek yemeleri, kısacası bütün hâl ve hareketleri ile örnek alıp kendi hâl ve hareketlerini ona uydurmağa çalışmalıdır. Mesela, boş konuşuyor ve gıybet ediyorsa terk edip ya hayır söylemeli ya susmalıdır. Sol eliyle yemek yiyorsa terk ederek sağ eliyle yemeli, israfa son verip orta hâlli olmalı, şaka da olsa yalan söylememeli ve verdiği sözü mutlaka yerine getirmeli; işlerinde acele ediyorsa terk edip akıllı ve dikkatli hareket etmelidir. Yol budur. Başka yollar çıkmazdadır. Müslümanın boşa geçirecek zamanı yoktur. Her anının hesabını vereceğinin şuurunda olmalıdır.
Ve sallallahu alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve âlihi ve ashâbihi’t-tayyibîne’t-tâhirin. Ve’l-hamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn.”
Öğrencilere yaptıkları bir sene sonu sohbetinde de şöyle buyurmuşlardır:
“İki şey size vasiyetim olsun: Birincisi; kat’iyyen yalan söylemeyin. Sürekli doğruyu söylerseniz sırtınız yere gelmez. İkincisi; namazlarınızı her zaman vaktinde ve cemaatle kılın.”
Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin