DOĞUMLARI
Muhterem Ömer Öztürk, 13 Ağustos 1946’da Adana’nın Seyhan ilçesine bağlı Tepebağ Mahallesi’nde doğdu.[2]
Doğduğu seneyi rahmetli babaları Mehmed Öztürk (r.h.) şöyle anlatır:
“O sene benim için yümn-i bereket ve büyük fütuhâta sebep oldu. Ömer’in doğduğu sene üstadımıza bağlandık, onun evladı olduk. O sene hacca gittim. İşin içine rüşvet girme riski bulunduğu için müteahhitliği bırakmak istiyordum; o sene müteahhitliği bıraktım, demir ticaretine başladım. ‘Ya Rabbi nâmahremden uzak duracağım iş nasip eyle’ diye dua ederdim. Hakikaten demir ticaretinde kadın olmazdı, bu işe girdik ve uzun süre bu ticareti yaptık.”
ÇOCUKLUK GÜNLERİ
Kendileri o günleri şöyle anlatır:
“Adana’da bizim evle, Sâmi Efendi hazretlerinin evi arasındaki mesafe 300-400 metreydi. Yürüyerek rahat gidilip gelinebiliyordu. Sâmi Efendi hazretleri 1952’de İstanbul’a gittiğinde ben 6 yaşımdaydım. O günlerde Hazret’in evlerine gittiğimizi, kendilerinin de bizim eve geldiğini, bazı kimselerle görüştüğünü, geldiklerinde ellerini öptüğümü hatırlıyorum.
İlkokula Adana’da başlamıştım. Dördüncü, beşinci sınıfları Erenköy Zihni Paşa İlkokulu’nda okudum. Böylece ilkokulu Erenköy’de tamamlamış oldum.
GALATASARAY LİSESİ YILLARI
Muhterem Ömer Öztürk anlatıyor:
“Ortaokul ve lise tahsiline Galatasaray Lisesi’nde başladım. Türkiye’de Fransızca eğitim veren okullardan: Saint Joseph ve Galatasaray Lisesi… Her ikisinin de Türkiye’de ayrı görevleri icra eden vazifeleri vardı.
Galatasaray Lisesi’nin Felsefe hocası papaz Pierre Gauthier: “Siz, Galatasaray Lisesi’nde üç dört tane imalat hatası varsınız” derdi.
Başta Mehmed Şevket Eygi ağabeyi kastediyordu. Ona göre ‘imalat hatası’ olan bu üç dört kişiden biri de bendim.
Galatasaray Lisesi’nde dikkate değer hatıralarım oldu. Onlardan birkaçını nakledeyim.
ÜNİVERSİTE YILLARI ve MTTB İLE TANIŞMA
Muhterem Ömer Öztürk, üniversiteyi, şu an Marmara Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılan Sultanahmet’teki İktisadi ve Ticarî İlimler Akademisi’nde okudu. Akademiye devam mecburiyeti olmadığından, akademiyle birlikte babasının yanında ticaretle de uğraşıyordu. 1964 yılında kendi aile şirketlerine ortak olarak Ticaret Odası’nın 37. grubu olan Demirciler Grubu’na kaydını yaptırmıştı. Bu sıralarda öğrenci hareketlerinin içerisinde de yer almış, Millî Türk Talebe Birliği’nin 48. dönem Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmişti.
Üniversite yıllarına ait bir hatırayı kendileri şöyle anlatıyorlar:
“Genel İktisat Teorileri hocası Prof. Dr. Ekrem Özelmas bir ders çıkışında, derste anlattığı konuyu kastederek dedi ki:
– Keynes ne güzel söylemiş değil mi? İdeal toplumda faiz haddi sıfırdır. Yani iyi bir iktisadî düzende faiz olmaz.
Bilindiği gibi Keynes, ‘modern iktisadın babası’ olarak tanınır. Amerika’nın şimdiye kadar takip ettiği iktisat siyasetinin temelini atan kişidir.
MTTB BAŞKANLIKLARI
Millî Türk Talebe Birliği, kuruluş gayesine yönelik faaliyetleri 1971 yılına kadar aralıklarla devam ettirmeğe çalışmış, bu tarihe kadar belli mihrakların kontrol ve desteğindeki faaliyetleri ile ön plana çıkmıştır. Bir önceki dönem genel muhasiplik vazifesinde iken Türkiye Temsilcisi olarak katıldığı ‘Dünya Gençlik Kurultayı’nda kendisini gösteren, konferans müddetince Birleşmiş Milletler binasında Müslüman ülke temsilcileri için ezan okutup mescid açtırarak Müslüman gençlerin namaz kılmasını temin eden Ömer Öztürk’ün 26 Mart 1971 yılında genel başkan olmasıyla, MTTB gerçek kimliğine kavuşmuş, temsil ettiği vazife için iftihar vesilesi olmuştur.
MTTB’NİN VÂRİSİ
Mustafa Miyasoğlu, Muhterem Ömer Öztürk’ün MTTB tarihindeki yerini, kendisine hediye ettiği “Rüya Çağrısı” isimli kitabının takdiminde şöyle ifade eder:
“İleride Türkiye’nin kaderinde söz sahibi olmasını beklediğimiz, -Tevfik İleri’den sonra- saygı ile anılacak, MTTB’nin İkinci Genel Başkanı Ömer Öztürk’e saygı ve muhabbetle takdimimdir.”
Muhterem Ömer Öztürk, 26 Mart 1971’de Genel Başkan olarak yaptığı ilk konuşmada “…Seçilsem de seçilmesem de, inandığım davanın neferi olarak son nefesime kadar Hakk’a hizmet yolunda olacağım” demiştir.
HAC ZİYARETLERİ
İlk Hac (Hicri 1393, Miladi 1974)
Muhterem Ömer Öztürk, yaptıkları otuz küsur haccdan ilk haclarını şöyle anlatırlar:
İlk haccımızı 1974 yılında Hz. Sâmi (k.s.) ile eda ettik. Mina ve Arafat’a çıkmak için, haccın hazırlığını yapan zevat kamyonet tutmuştu. Yaklaşık yirmi kişi o kamyonetin arkasına, birbirimizin üzerine sıkışarak oturduk. Neyse ki ön tarafta bir kişilik yer var. Oraya da, şoförün yanına, Sâmi Efendi hazretleri oturdular.
Mina’ya çıkma hazırlığı yaparken ihvanla aramızda şöyle bir konuşma geçti:
– Yahu orada (Arafat’ta) sizin teşkilatınız yoktur. Şuradan Hz. Sâmi Efendimiz için bir yatak götürelim.
MEDİNE-İ MÜNEVVERE’YE HİCRET
Medine-i Münevvere’ye Hicretin Fazileti
Resûlullâh (s.a.v.)’in emri gereği bütün Müslümanlar Cennetü’l-Bakî’de defnolunmayı arzu etmelidirler. Çünkü Resûlullâh (s.a.v.)’e Şam, Irak ve Yemen tarafından üç ayrı kavim ayrı ayrı zamanlarda gelerek huzur-ı risâlet-i penâhide oturdular. Resûlullâh (s.a.v.) onlara İslâm’ı telkin etti ve o kavimler de Müslüman oldular. O zamana kadar inen emirleri Allah Resûlü (s.a.v.)’den talim ettiler ve her bir kavim;
‘Beldemize gidelim İslâm’ı orada anlatalım’ diyerek müsaade istediler.
Nebi-yi Ekrem (s.a.v.) her bir cemaat kalkıp gittiğinde;
HAKKINDA YAZILAN ŞİİRLER
Harem ehlinden 16 yaşında bir gencin Muhterem Ömer Öztürk İstanbul’a gittiğinde yazdığı şiir:
Ey Efendimiz (Muhterem Ömer hazretleri) sen gittin sanki burası gündüzken aniden gece oldu,
Ümmet-i Muhammed’in (s.a.v.) gençleri mürebbilerine hasret kaldı,
Bu hasrete derman bulunamazdı,
Ve saat 17:30; kapıdakilerin gözleri yollarda kaldı, seni bekliyorlardı,
Bab-ı Sıddık’taki fakirler seni bekliyordu, sanki aniden çıkıp gelecekmişsin gibi,
Ravza ehli sana hasret kaldı, titriyorduk senin mübarek zâtını hatırlayınca,
NELER ÖĞRENDİLER
Üniversite Öğrencilerinden Mektup
Esselamu Aleyküm Muhterem Efendimiz,
“İnsanlara teşekkür etmeyen kimse, Allah’a şükretmiş olmaz.” hâdis-i şerîfi mucibince, sizi tanıdığımızdan bu yana üzerimizdeki değerli emekleriniz için üniversiteli arkadaşlar adına şükranlarımızı âcizane ifade etmek istedik. Sürç-ü lisan ettiysek affola.
- Bizi Müslümanlar olarak yaratan, Habib’ine (s.a.v) ümmet olma lütfunu bahşeden, bu ümmet içerisindeki ehl-i sünnet cemaatine ve İmam-ı Azam’a tabi olmayı nasip eden Cenab-ı Hakk’a daima hamd ve şükr içinde olmamız gerektiğini,
- O (c.c.)’nun rızasını her şeyin üstünde tutmamız gerektiğini,
MUHTEREM ÖMER ÖZTÜRK’ÜN BAZI VECİZ SÖZLERİ ve TAVSİYELERİ
– Allah (c.c.) kendi yolunda bulunan kulunu imtihan eder, ama mahrum etmez.
– Kimin istikameti daha düzgün ise o Allah’a (c.c.) daha yakındır.
– Sabırla muamele, hayırlı neticeler getirir.
– Vazifemiz Allah demektir, kullara da Allah dedirtmektir.
– Ancak, dünya muhabbeti kalbini saran kimseler faiz alıp verebilir.
– Toplumun temeli tesettüre dayanır.
MÜRŞÎD-İ KÂMİL’E KARŞI ÂDAB
Hak yolda hatırda tutulması lâzım gelen en mühim şartlardan biri;
“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla berâber olun!”
[2] âyet-i celîlesindeki emirdir. Bu emre göre sâlihlerle sohbette bulunarak onların hâl ve tavırlarının, yâni onlarda tecellî eden maddî ve mânevi güzelliklerin sende de tecellî etmesi, onlardaki taze ve güzel varlığın, güzel hâlin sana geçmesi gerçekleşmiş olacaktır.
Herşeyin bir âdâbı olduğu gibi sâlih kimselerin (mürşîdin) meclisinde bulunmanın da âdâbı vardır:
Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin