MTTB’NİN VÂRİSİ
Mustafa Miyasoğlu, Muhterem Ömer Öztürk’ün MTTB tarihindeki yerini, kendisine hediye ettiği “Rüya Çağrısı” isimli kitabının takdiminde şöyle ifade eder:
“İleride Türkiye’nin kaderinde söz sahibi olmasını beklediğimiz, -Tevfik İleri’den sonra- saygı ile anılacak, MTTB’nin İkinci Genel Başkanı Ömer Öztürk’e saygı ve muhabbetle takdimimdir.”
Muhterem Ömer Öztürk, 26 Mart 1971’de Genel Başkan olarak yaptığı ilk konuşmada “…Seçilsem de seçilmesem de, inandığım davanın neferi olarak son nefesime kadar Hakk’a hizmet yolunda olacağım” demiştir.
Gerek genel başkanlık döneminde, gerekse daha sonraları, yaşadıkları ve söyledikleri ile bu davanın bir neferi olmaktan öte kumandanlarından biri olduğunu herkese göstermiştir. İslâm düşmanlarının her türlü yolları deneyerek alternatif “İslâm Gençliği” yetiştirme yoluna gittiği bu 40 yıllık zaman dilimi bizlere gösteriyor ki Muhterem Ömer Öztürk’ün mâzi ile âti arasındaki muhafaza etmeye çalıştığı köprü, Ehl-i Sünnet çizgisinin tavizsiz ve sebatla uygulandığı yoldur.
1971 yılında genel başkan olan Muhterem Ömer Öztürk, iç ve dış düşmanların bütün hücumlarına rağmen Millî Türk Talebe Birliği’ni hakikî gayesinin yerine getirmesi yolunda mükemmel bir şekilde idare ederek başarıya ulaştırmıştır. Türkiye’ye damgasını vuran, memlekette estirilen zararlı rüzgârlara kapılmayan, maneviyatı güçlü, bugünlerde memleket idaresinde söz sahibi olan Müslüman Türk gençliğini yetiştiren MTTB’yi hakikî vazifesini icra eden bir teşkilat hâline getirmiştir.
12 Eylül 1980 darbesine kadar bu gayesini devam ettiren Millî Türk Talebe Birliği, bu tarihten itibaren memleket idaresine el koyan askerî yönetim tarafından faaliyetten men edilmiş ve kapatılması neticesinde gençliğin yetişmesine yönelik sorumlulukları ve tüzüğü gereği bütün mevcudiyeti, Muhterem Ömer Öztürk tarafından 21 Haziran 1971’de kurulan Fatih Gençlik Vakfı’na devredilmiştir.[15]
MTTB’de Muhterem Ömer Öztürk Dönemi Sonrası
Ahmed-i Yesevî hazretleriyle başlayan alp-eren mücahitler hareketi, Selçuklu ve Osmanlı’yla kemale ulaşmış; Türkistan’dan Anadolu’ya, Balkanlar’a, Avrupa içlerine, Kuzey Afrika’ya, Somali’ye, Yemen’e, Hindistan’a, Kafkaslar’a, Sibirya’ya kadar 26 milyon km2’lik oldukçageniş bir sahaya yayılmıştır. İslâm’ın tebliğ edilmesine vesile olan bu büyük cihadın mayasında Hz. Türkistan Ahmed-i Yesevî (k.s.) hazretlerinin eli ve emeği vardır.
Bunun gibi bütün ömrü cihâdla geçen Muhterem Ömer Öztürk, Hz. Mahmud Sâmi (k.s.) tarafından Müslüman gençlik yetiştirmek ve bu gençliği irşad etmek için vazifelendirilmiştir. Dolaysıyla MTTB ile doğrudan ve dolaylı ilgisi olan her Müslüman gençte Ömer Öztürk’ün emeği vardır. İki yıl süreyle yaptığı MTTB başkanlığından sonraki dönemi kendileri şöyle anlatıyor:
“Yirmi altı ay süren MTTB başkanlığım döneminde Hz. Sâmi’nin (k.s.) himmetleri ile İslâmî gençlik yetiştirilmesi için gayret sarf ettik ve başarılı olduk; elhamdülillah. 1964 senesinde bizim aile şirketlerine ortak olarak 37. Grup Ticaret Odası, Demirciler Grubu’na kaydoldum. Hazret’in izinleri ile kabul ettiğim MTTB başkanlığını Raşit Ürper’e devrederek birkaç sene ara verdiğim demir ticaretine geri döndüm.
Hz. Sâmi (k.s.), ‘İslâm gençliği yetiştirmeye vesile olursunuz.’ buyurmuşlardı. Bu emrin gereğini başkanlığı devrettikten sonra da devam ettirmek için hem ticaretle uğraşıyor, hem de MTTB Başkanlığım sırasında kurduğum Fatih Gençlik Vakfı’ndaki hizmetlere devam ediyordum.”
- döneminde MTTB Faaliyet Raporu’nun 400 sahifesi sadece 50. dönemin faaliyetlerini ihtiva eder. 26 Mart 1971 – 17 Mayıs 1973 arasını kapsayan 776 gün süresince yapılan bu faaliyetler, buzdağı örneğinde olduğu gibi 776 günün sadece su yüzünde görünen kısmını anlatır. Yazılmayanlar ve suyun altında kalanlar çok daha fazladır.
Bugünün serbest zemininde bile yapılması zor olan muazzam işler, o dönemde ülkede ilân edilen örfî idâreye (12 Mart sıkıyönetimine) rağmen yapılmıştır.
Bunun sırrı ise genel başkan Muhterem Ömer Öztürk’ün İslâmî gençlik yetiştirmekle Sâhibü’z-Zaman Hz. Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu (k.s.) tarafından manen vazifelendirilmiş, kendilerine icâzet verilmiş ve vekil tayin edilmiş bir kimse olmasıdır. Muhterem Ömer Öztürk,1946 doğumludurlar ve MTTB’ye başkan seçildiklerinde 25 yaşındadırlar. Daha 23 yaşında manen vazifelendirilip vekil tayin edildiklerini kendilerinden 2006’da öğrenebiliyoruz.
Muhterem Ömer Öztürk’ten sonra MTTB, politikanın fitnesine düşürülmeye çalışılmış, evinin kirasını verdiği, cebine harçlığını koyduğu kimseler maalesef bazı oyunların içine düşmüş, onlardan bazıları;
– “Dinimden dönerim ama partimden dönmem” diyebilmiştir.
- dönemde bazı parti mensupları, MTTB’nin, partinin bir gençlik teşkilatı olmasını açıkça istemişler, daha sonra da büyük emeklerle ortaya çıkarılan İslâmî gençlik potansiyelini siyasete alet ederek eritmişlerdir. Buna rağmen 1970’li yılların gençliğinde, MTTB derin izler bırakmış, insanları ehl-i sünnet çizgisinde Allah (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’e kılavuzlayan Muhterem Ömer Öztürk’ten istifade ederek ‘Müslüman Gençlik’ olarak büyük kazanımlar elde etmişlerdir.
Başkanlığı devrettikleri genel kuruldan sonra MTTB binasında Ömer Öztürk 36 kişiye hitâben özetle şöyle bir konuşma yapmışlardır:
“Şimdiye kadar size herhangi bir parti veya cemaat konusunda bir yönlendirme yaptım mı?
– Hayır.
– Sizce ben kime, hangi zâta müntesibim?
– İskenderpaşa Camii İmamı Mehmed Zahid Kotku hazretlerine…
– Yanılıyorsunuz ben Sâmi Efendi hazretlerine müntesibim. Ama kendileri yaş ve sıhhat itibarıyla müsait olmadıkları ve bu gençliğin de bir Hak kapısına gitmesi gerektiği için sizleri Mehmed Zahid Kotku hocaefendinin sohbetlerine götürdüm.
Hz. Sâmi (k.s.) bana İslâmî gençlik yetiştirme vazifesi verdi ve elhamdülillah bu gençlik yetişti, şuurlu bir gençlik teşekkül etti. Ancak “Siyasal İslam ve particilik fitnesi bu İslâmî gençlik potansiyelini sıfıra indirecektir, umarım bu konuda yanılırım.”
1974’te MTTB’nin 52. kongresinden önce, “Siyasi İslamcı”lar MTTB’yi kendi gençlik kolları hâline getirmeye çalışırlar. Bu esnada Muhterem Ömer Öztürk ile Mazhar Özman, Osman Çataklı ve Ahmet Kibritçioğlu gibi Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri’ne evlâd olduklarının davasında olan bazı isimler Ankara’da Yahya Oğuz’un evinde bir vesile ile Mehmed Zahid Kotku hazretlerinin de bulunduğu bir mecliste toplanırlar. Görüşmede Mazhar Özman, söze başlar ve particilerin (kendilerinin) doğru olduklarını savunmaya başlar. Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri, bu mevzuda Ömer Bey ne diyor;
“Benim için Ömer Öztürk’ün sözü muteberdir”
buyururlar. Huzura girmeden önce Hazret’i hakem seçenler, huzurdan çıkınca Hazret’in hakemliğini bir yana atıp bildikleri yola devam ederler.
O zamanın İçişleri Bakanı olan Oğuzhan Asiltürk, kongre günü kongre gerçekleştirilmeden önce İstanbul Emniyet Müdürü ve valilikten bir ekiple MTTB’yi ziyarete gelir. Muhterem Ömer Öztürk’e; “Siz, genel başkan adayı çıkarmayın; biz çıkaralım ve MTTB, MSP’nin Gençlik Kolları temsilciliği olsun” der. Bu bir tekliften çok diklenme ve cebir ifadesidir ve buna karşılık Muhterem Ömer Öztürk: “Seçim, delegeyle kazanılır, ezilirsin” der. Asiltürk, bakanlık forsuna dayanarak ve göğsünü gererek müstehzi bir ifadeyle; “Göreceğiz, kim ezilecek” der. Ancak neticede parti taraftarları, kongre salonunda MTTB’li delegeler tarafından hezimete uğrar.
Genel Kurulda Yapılan Mühim Bir Konuşma
27 Mart 1973 tarihinde Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu genel kurulun, “Tenkitler ve Temenniler” kısmında kürsüye gelerek Yahyâ Kemal’in şu dörtlüğünü okur:
Bu son fırtına, Türk ordusudur yâ Rabbi!
Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi!
Tâ ki yükselsin ezânlarla müeyyed nâmın;
Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.
Daha sonra Merhûm Tahsin Banguoğlu Hoca, bu dörtlüğün bir miktar da tahlilini yapar ve “Şu güzîde topluluğa; ancak bu şiirlerle hitap edebilirim” der. MTTB’nin o dönemdeki hâlini Allahü Te‘âlâ’nın ezân-ı Muhammedî ile teyid edilen yüce nâmını dünyâya yaymak için fî-sebilillâh bu uğurda canlarını fedâ eden son kale, son ordu olarak vasfeder ve ağlar.
1973 Senesi 51. Genel Kurulda Yapılan Bir Başka Konuşma
- Genel Kurul’un tenkidler ve temenniler bölümünde Dr. Mazhar Özman söz almıştır. Özman kayda alınan konuşmasında şöyle demiştir:
“Ömer sen lütfen salondan dışarıya çık; çünkü yüzüne karşı medh-ü senâyı sevmezsin. Söyleyeceklerim medh-ü senâdır; o sebepten yüzüne karşı da konuşamam. (Muhterem Ömer Öztürk salondan çıkınca)
Ömer kardeşimiz o kadar büyük işler başardı ki bu anlatılamaz. Bu başarılan işleri zaten bir başkası kat’iyetle başaramazdı. Ülkede sıkı yönetim var. Her faaliyet izne bağlı; hele MTTB’nin kapatılmasını durdurup MTTB’yi açtırması… Bunlar akıl almaz. Bunu ancak Ömer yapabilir.
O çok sıkıntılı günlerde bana deseydi ki Mazhar ağabey, ben kendimi Sarayburnu’ndan denize atacağım; ben de tereddüt etmeden onun arkasından kendimi denize atardım. Ben ona tâbiyim çünkü onun yaptığı doğrudur.”
MTTB Faaliyetlerinde Gençliğe Verilmek İstenenlerin Özü
MTTB faaliyetleri, öğrencilerin toplanmasına, tanışmasına, birlik ve beraberliklerinin artmasına vesile olan faaliyetlerdir. MTTB, Muhterem Ömer Öztürk döneminde öğrencilerin İslâmî bir bakış açısı kazandığı, kendilerini yetiştirdiği ve sonraki hayatları için mühim bir ivme kazandıkları bir ocak hâline gelmiştir. Ömer Öztürk, MTTB’de görev yaptıkları yıllarda her şeyi sünnet-i seniyyeye göre değerlendirmeyi, sünnet kantarında tartmayı öğretmişlerdir. Bunun da yolunun Türkiye Müslümanları olarak çoğunluk Hanefî olduğu için İmam-ı Âzam’a tâbi olmaktan geçtiğini, onun sahabe ve tâbiinden (r.a.e.) alıp bütün dünyaya yaydığı ehl-i sünnet itikadına ve fıkıh ilmine sarılmakla mümkün olacağını vurgulamışlardır. Bir taraftan bütün insanlara bunları anlatırken diğer taraftan özel sohbetlerinde de Nakşibendiyye yolunun inceliklerini, nefis tezkiyesinin ve kalp tasfiyesinin şartlarını anlatmışlar, irfana susamış gönüllerde marifet tomurcuklarının açmasına vesile olmuşlardır.
Her zaman daima doğruları öğretmişler, yanlışlara işâret etmişlerdir. Kendilerinin; “Doğruları öğrenirseniz, yanlışlar kendiliğinden ortaya çıkar. Yanlışlar öğrenilmez!” sözleri hâla hafızalardadır.
Cemaatler Üstü Siyaset
Muhterem Ömer Öztürk’ün hizmetlerinde dikkate aldığı esas umdelerden ikisi şunlardı: Cemaatçilik yapmamak ve siyasetten uzak durmak.
MTTB’de bulundukları zaman dilimi içinde herkesi kucaklamışlar, bir mıknatıs gibi Müslüman gençleri bir araya getirmişlerdi. Türkiye’deki hemen hemen her cemaatten gelenleri, sevenleri vardı.
O zamana kadar, kendi muhiti dışında fazla tanınıp bilinmeyen İskender Paşa Camii İmamı Mehmed Zahid Kotku Efendi, Muhterem Ömer Öztürk’ün talebeleri oraya yönlendirmesiyle daha fazla tanınır hâle gelmiş ve etrâfında kalabalık bir cemaat teşekkül etmiştir. Hatta Prof. Faruk Kadri Timurtaş Uçar hoca,
“Ömer evlâdım şurada bir sokak ötemizde böyle bir zât varmışda haberimiz yokmuş, Allah senden râzı olsun”
demiştir.
Süleyman Efendi cemaati kongrelerini MTTB salonunda yapmağa başlamıştır. Süleyman Efendi Cemaatine yakınlığı ile bilinen Av. Tahsin Erdinç’in sorusuna verdiği cevap nasıl bir ümmet bilincine sahip olduklarına ve bütün Müslümanları bir vücûdun âzâları gibi gördüklerine delildir:
– “Ömer Bey herkes seni seviyor, ne zaman şu cemaatleri birleştireceksin?”
– Birleşmek demek, ayrı olmayı kabul etmek demektir. Ben ayrı olduğumuzu kabul etmiyorum ki birleşmeyi isteyeyim!
Askerlik Vazifeleri ve Askeriyede Açılan Mescid
MTTB sonrası dönemle ilgili bazı hatıraları yine Muhterem Ömer Öztürk ile yaptığımız mülâkattan naklediyoruz:
“Askerliğimi Kütahya Hava Tugay Komutanlığı’nda (yedek subay olarak) yaptım. Yedek subaylar da askerlerin kaldığı yatakhanede kalıyordu. Onların özel bir yeri yoktu. Kaldığımız yerde ayrıca çok fazla üniversite hocası vardı.
İçerisinde üniversiteden hocaların da bulunduğu yüksek tahsilli yedek subay öğrencilerin oluşturduğu böyle bir koğuşta namaz kılanlar oldukça fazlaydı. Ama namaz kılmak için mescid yoktu. Hocaların birkaçına dedim ki:
– Haydi hep beraber gidelim Tahir Yarbay’dan bir mescid isteyelim.
-Yahu Ömerciğim, sen bu işleri becerirsin bizi karıştırma! dediler.
Onlarla beraber gitmek istemem; ‘Mescid isteyen bir tek ben değilim, 15-20 kişi hep beraber mescid istiyoruz’ demek içindi. Ama onlar gelmediler. Sözümüzün geçtiği birkaç kişi ile beraber Tahir Yarbay’a mescid için müracaat ettik.
– Ne kadar bir yer lazım?’ diye sordu.
– Bir oda büyüklüğü yeter! dedik.
Adamcağız iyi niyetli bir kimseydi. Mescid isteğimizi yerine getirdi. Bize bir oda tahsis etti ve kapısına da ‘Mescid’ diye tabela astırdı.
Bu şekilde açtırdığımız mescidde namazları kılıyorduk. Hafta sonu İstanbul’a gittim, pazartesi döndüğümde mescidi kapattıklarını, içerisine de sıraları doldurduklarını gördüm. Sebebini sorunca:
– Hava Kuvvetleri Komutanı teftişe gelecek onun için mescid kapatıldı! dediler.
Kendisi bize memnuniyetle mescid veren, kapısına da ‘Mescid’ diye yazdıran adam Hava Kuvvetleri Komutanı gelecek diye mescidi kapatıyor. Ordunun hâli bu!…
Allah doğrunun yardımcısıdır. Hava Kuvvetleri Komutanı Emin Alpkaya’yı Talebe Birliği Başkanı iken tanırdım. Ama askerde iken sakalı bıyığı kesmişler, yüzüm de güneşten esmerleşmişti. Tanınmam kolay olmadığı hâlde Allâh dileyince oluyor. Paşa teftiş sırasında gezerken beni gördü ve tanıdı:
– Ooo! Ömer evladım sen misin? dedi.
Tabii Hava Kuvvetleri Komutanı’nın bana ‘Ömer evladım sen misin?’ demesi komutanların bana muamelesini değiştirdi. Bu durumu askerlik yapanlar iyi bilirler. Hava Kuvvetleri Komutanı’nın bir selâmı mescidin tekrar açılmasını sağladı.
Askerlik süresi üç ay idi. Bir ay izin ile geçti; toplam 61 gün askerlik yapmış oldum.
Resûlullâh (s.a.v.) nereyi teşrif etmişlerse hemen bir mescid inşâ etmişlerdir. Mekke’den teşrif buyurduğu Medine girişinde Kuba Mescidi’ni inşâ ettirdiler. 14 gün orayı teşrif buyurdular. Kuba’dan Medine’ye gelirlerken yolda Cuma Namazı kıldılar. O kıldıkları yere Cuma Mescidi’ni inşâ ettiler. Medine’yi teşrif ettiklerinde hemen Mescid-i Nebevî’nin inşaatını başlatmışlardı. Allâh her hususta Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetine uymağı nasip etsin.
Elhamdülillah, Hak Te‘âlâ hazretleri askerlik vazifemizi ifa ederken de Efendimiz (s.a.v.)’in bu sünnetine uymağı nasip etmişti.
Hz. Sâmi Efendimiz, MTTB’de yaptığım vazifeden sonraki hizmetlerimin ne zaman başlayacağını ve önemini rahmetli pedere benim için şu sözlerle ifade etmişlerdi:
– Ömer’in iki işi kaldı: Birisi askerlik, diğeri ise evlilik. İkisi bitince esas mühim hizmeti başlayacak.
Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin