Bu eser, çeşitli konularla alâkalı seçilmiş 1001 hadîs-i şerîfin metin ve Türkçe’ye tercümesinden oluşmuştur. Bu eser, İstanbul’da, 1317/1899 ve 1327/1909 tarihlerinde, Mahmud Bey Matbaasında iki defa neşredilmiştir. Kitap 138 bab halinde olup 1001 hadisi havidir. Hadisler Türkçe’ye müellif tarafından tercüme edilmiştir. Esad Efendi, bu eserini değişik hadis kaynaklarından yararlanarak oluşturmuştur.
Esad Efendi (k.s.), bu eserini kaleme alış nedenini önsözünde şu şekilde beyan eder:
“Şu bedâyi’-hâne-i âlemde cevher-i insâniyyeti şa’şaadân eyleyen ne kadar ahlâk-ı hamîde ve evsâf-ı cemîle var ise, cümlesi ummân-ı irfân olan Peygamber-i zîşân Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinden alınmış ve tercemelerle bütün cihâna dağılmış iken maârif-i İslâmiyyeden bîbehre nev residegân-ı zamandan bazıları gûyâ menba-ı maârif, ecânibde imiş zu’m-i fâsidine düştüklerini vakit vakit işitir, müteessir olurdum. Bir gün şu zehâb-ı bâtılı iki genç lisânından bizzat dahi işitmekle ol-bâbdaki teessürâtım arttı. Binâenaleyh nihâyeti vahim olan bu gibi efkâr-ı sakîmeden ihvân-ı dinimizi kurtarmak üzere Nebiyy-i müşâr ileyh Efendimiz hazretlerinin ehâdîs-i şerîfelerinden saâdet-i dîniyye ve dünyeviyyeyi müştemil ve müstekemil bin bir (1001) kadarını cem’ ve tertîbe başladım. Semâ-i saltanatın hurşîd-i rahşânı sultân-ı selâtîn-i cihân veliyy-i nimet-i bî-imtinân es-Sultânu’l-Gâzî ‘Abdülhamîd’ hân-i sânî -eyyedehullahu Teâlâ-, Efendimiz hazretlerinin sâye-i maârif sermâye-i hilâfet penâhîlerinde ikmâl ve itmâmına muvaffak oldum.
Ümîd ederim ki, Kenzü’l-İrfân ser-levhasıyla tab’ ve neşredilen şu eser-i âcizânemi mütâlâa edenler, artık ahlâk-ı hamîdenin menbaı ve ulûm-ı maârifin mecmaı dîn-i mübîn-i İslâm olduğunu tasdîk ve her türlü hallerini irâdât-ı ilhâm-gâyât-ı Cenâb-ı Risâletpenâhî’ye tatbik ile ilmen ve amelen saâdet-i dâreyne vâsıl olurlar. Ve minellahi’t-tevfîk”.
Yani Esad Efendi hazretleri özetle buyuruyorlar ki: “Zamanımızda İslâmî bilgilerden mahrum bazıları bilginin kaynağının Batı olduğunu söylerler ve ben bunu duyunca hüzünlenirdim. Bir gün iki gencin bu iddiayı kabul eder konuşmalarına şâhit olmak hüznümü daha da arttırdı. Ben de din kardeşlerimizi bu halden kurtarmak için, dinî ve dünyevî saadetlerin, ahlâkın ve bilginin kaynağının İslâm olduğunu göstermek için bu eseri yazdım.”