Fatiha Sûresinin tefsiridir. Mahmut Bey matbaasında 1327 yılında basılmıştır. Mukaddeme, maksud ve hatime bölümleri şeklinde üç bölümde yazılan eser, 8 sayfa halinde müstakil olarak yayınlanmıştır. Fâtiha-i şerîfe tercümesi (İstanbul: Mahmud Bey Matbaası, 1327/1911, 8 s. Ayrıca Risâle-i Es’adiyye ile birlikte İstanbul’da 1986 senesinde sadeleştirilerek neşredilmiştir).
Esad Efendi Hazretlerinin tefsir alanında bıraktıkları, bu risale ile sınırlı değildir. Hemen her mektubunda mutlaka bir veya birkaç âyet-i kerimeyi îzâh etmiştir. Meselâ 4, 5 ve 97. mektublarda Hadîd Sûresi hakkında bazı îzahlar yapıp faziletinden bahsederek tefsîrinin genişçe mütâlaa edilmesini tavsiye eder:
“Sûre-i Hadîd-i Şerîfesi’nde mahsûs-i fakîrânem olan dekâik ve gavâmızın tefsîr ve îzâhını irâde buyurmuştunuz. Fakîriniz bir gün tefsîr-i şerîf mütâlaa ederken, o sûre-i mübârekeye müsâdif oldum. Cenâb-ı Hakk’ın lâ-yuadd ve lâ-yuhsâ (sayılamayacak kadar çok) olan ni’metlerini müşâhede ettikten sonra zikr-ü ibâdetinde betâet (yavaşlık) göstermek ne kadar büyük vicdansızlık olduğunu müeddî olan:
“Îmân edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’ân sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı gelmedi mi?”185 ve dünyanın sahte, âdetâ bir oyuncak mesâbesinde olduğunu i’lâm eden:
“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir”186 ve derecât-ı uhreviyyeye nâil olmak için ibâdetin lüzûmunu irâe eyleyen:
“Rabbinizden bir mağfirete; Allah’a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun!” ve her hususta Cenâb-ı Hakk’a müteveccih olacağımızı lâzım gösteren:
“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın”188 gibi birçok âyât-ı hikemiyyeye müsâdif olunca hiç görmemiş ve istimâ’ etmemiş gibi mütelezziz oldum. Ve bu lezzetten zât-ı âlinizin dahî ledel-mütâlaa hissemend olmasını arzu eyledim.”189
Esad Efendi’nin Kur’ân-ı Kerim ile derin bir gönül bağı bulunduğu, gönül dünyasına Kur’ânî bakış açısının hâkim olduğu ve fikirlerini âyetlerin işareti doğrultusunda ortaya koyduğu görülmektedir. Olayları Kur’ân-insan-hayat ilişkisi içinde açıklamada ufkunun geniş olduğu anlaşılmaktadır. Esad Efendi, âyetleri tefsir ederken bazen âyeti yine âyetle, bazen âyeti hadis-i şerifle bazen de sahabe ve tabiin sözleriyle tefsir etmektedir.
Tefsirlerinde bir taraftan Fahreddin Râzî gibi dirayet yönü ağır olan tefsirlere, diğer taraftan da Bahru’lHakayık gibi güvenilir işâri tefsirlere dayanmış, ayrıca lügat kaynaklarını da kullanmıştır.
Âyetleri ehl-i sünnet anlayışına uygun, ifrat ve tefritten uzak olarak gayet makul ölçüler içinde yorumlamış, bir kısım sufilerde rastlanan herkes tarafından anlaşılması Muhammed Esad Efendi, zor tevillere girişmemiş, bütün açıklamalarında Şeriat ölçülerine uymayı temel gaye edinmiştir.
Sosyal Medya Hesaplarımızı Takip Edin